Günümüzde bilgiye ulaşımın son derece kolaylaşmış olması, yenilik yaratma ve akademik üretim süreçlerinin de kökünden değişmesine yol açıyor. Artık, herhangi bir kuruma bağlı olmaksızın internet ağı aracılığıyla yeni fikirler üretip yaymak mümkün. Bu durum, tabii ki eski geleneksel kurumların birdenbire ortadan kaybolmalarına ya da duruma hemen uyum sağlayabilmelerine yol açmıyor. Özellikle de akademik kurumlardaki tutuculuk ve özgürlüğe kapalılık eğilimleri düşünüldüğünde bunun pek kolay olması da beklenemez doğrusu. Bunun nedenlerinden birisi, üniversitelerin yapısının temel olarak ortaçağ Avrupasındaki Roma Katolik kiliselerinin yapılarından kopya edilmeleriyle ortaya çıkmış olması. Anti-eşitlikçi yapı (örneğin kadroya alıncak kişilerin danışıklı dövüşle önceden belirleniyor olması), seçimle gelmeyen tek kişinin (rektör) egemenliği, akademisyenlerin birbirlerine verdikleri statü belirleyen ünvanlar ve önemli tören ve toplantılarda giyilen sembolik kıyafetlerin tümü bu eski kilise hiyerarşilerinin birer kopyası. Tabii, böyle olunca da bu kurumların yeniliklere pek kolay uyum sağlayabilmelerini beklemek de pek mantıklı gelmiyor kulağa. Özellikle de Türkiye’de bu yapıların izdüşümü, bilimsel yenilik üretiminden çok ünvan saplantılı bir güruhun oluşmasından öteye gidemiyor.
Akademik üretim süreçlerinin sonuçlarının yayınlandığı bilimsel dergiler de bu tutuculuğu yansıtan önemli örneklerden birisi. Günümüzde aktif dergi basımı yerine çoğunlukla internet üzerinden yayına geçilmiş olsa da dergilerin büyük çoğunluğu halen genel erişime kapalı paralı yayınlar olarak var olmayı sürdürüyorlar (artık basım masrafları olmamasına karşın). Üstelik bu paralı erişim sadece güncel yayınları değil günümüzden 40-50 hatta daha fazla yıl önceki yayınları da kapsıyor. Bu duruma karşı savaş açanların başında ise 2011 yılında sci-hub sitesini kurarak tüm akademik dergilerdeki bilgileri korsan yollarla açık erişime açan Aleksandra Elbakyan geliyor. Tabii bu ifadedeki korsan ibaresinin kimler tarfından kullanıldığını da tahmin etmek zor değil. Dergilerin yayınlanan makalelerin telif haklarını almış olmalarından dolayı, yayınların açık erişime açılmasının korsanlık olduğunu iddia edenlere Elbakyan’ın cevabı ise şu şekilde: Peki gerçek üretimi yapanların isteklerinden bağımsız olarak dergilerin başkalarının emekleri üzerinden para kazanıyor olmaları nedir? Ya da makalelerin yazarları bu bilgilerin kendilerinden bağımsız olarak parayla satılıyor olmasından memnun mu? Sonuç olarak, bu hareket zamanla açık erişimli dergilerin sayısının yavaş yavaş artmasına neden olmaya devam ediyor. Ancak yayın tekelleri, Elbakyan’a karşı telif davaları açmış durumdalar ve muhtemelen de bu davaları kazanacaklar (çünkü herkesin bildiği gibi ‘money talks, bullshit walks’). Bu nedenle de Alexandra Elbakyan bulunduğu yeri gizleyerek yaşamına devam ediyor.
Akademik bağnazlığın diğer bir örneği ise 2007 yılında teorik fizik camiasında yaşanan Garrett Lisi olayıydı. Garret Lisi, doktora yapmış bir teorik fizikçi olmasına karşın araştırmalarını herhangi bir akademik kuruma bağlı olmaksızın bağımsız olarak sürdürüyor. E8 Lie cebirine dayalı bir birleşik alan kuramı öne sürdüğü ‘An Exceptionally Simple Theory of Everything’ isimli makalesini 2007’de arXiv’de yayınlayınca ortalık epey karışmıştı. Geleneksel tutucular, bir ‘surfer guy’ın nasıl olur da kendi alanlarıyla ilgili bir kuram öne sürebileceğini geveleyen yorumlarda bulunmuşlardı. Fakat sonradan bunun makul sayılabilecek bir çalışma olduğu (teorik fizik camiasının özellikle de sicim teorisi ve kozmoloji bağlamında içinde bulunduğu tıkanma gözönüne alındığında) ortaya çıkınca, yeni akademik çalışma yöntemlerinin de var olabileceğini hatırlamak zorunda kaldılar. Tabii, bu herkesin bunu kabul ettiği anlamına gelmiyor, bağnazlık bir seferde kolayca yenilebilen bir şey değildir. ‘Surfer guy’ isimlendirmesinin nedeni ise, Lisi’nin Hawaii’de yaşıyor olması ve zamanını bağımsız araştırmaların yanı sıra sörf ve diğer doğa sporları yaparak geçiriyor olması. Bu alışılmadık karakter, akademik camiayı epey ürkütmüştü zamanında. Lisi’nin adada kurduğu ‘Pacific Science Institute’ ise dışarıdan gelen gönüllü bilim insanlarını ağırlıyor ve kapısı merak eden herkese açık.
Bilginin önündeki duvarlar henüz tamamen kalkmamış olsa da gidişat eninde sonunda kalkmak zorunda kalacağını gösteriyor. Makaleler hala paralı dergi duvarının arkasında olsa da arXiv’e koyarak açık erişim sağlamak yine de mümkün. Ben de bu dönem ODTÜ Fizik Bölümündeki bir teorik fizik grubuna açık olarak (yani herhangi bir kuruma bağlı olmaksızın ve maddi çıkar gözetmeksizin) verdiğim ‘Spin Geometri ve Süpergravite’ dersinin notlarını aşağıdaki linkten internet denizine bırakıyorum. ‘Spinormania’ya kapılmış birileri bulup faydalanır belki diye.
—
These are the lecture notes of the course ‘Spin Geometry and Supergravity’ which include the topics
1 – Clifford Algebras and Spinors
2 – Twistor and Killing Spinors
3 – Holonomy Classification
4 – Spinor Bilinears
5 – Symmetry Operators
6 – Extended Superalgebras
7 – Harmonic Spinors from Twistors
8 – Supergravity Killing Spinors
9 – Spin Raising and Lowering Operators
10 – Topological Insulators
Spin Geometry and Supergravity