Geçtiğimiz hafta sonu keyfim pek yerinde olmadığı için canımı daha da sıkacak bir şeyler izlemek istedim (evet, böylesi daha iyi oluyor). Eski bir festival broşürünü karıştırırken de bu Japon filmine rastladım. Beni ağlatabilen filmlerle çok sık karşılaşmıyorum ama bunu özellikle bilerek seçtim, biraz gözyaşı dökmek bazen iyi gelir. Sonunda da amacıma ulaştım ve rahatladım. Öncelikle şunu belirteyim ki filmi izlemenize olumsuz etkide bulunabilecek önbilgiler vermeyeceğim, bu nedenle yazının tamamını okumanızda bir sakınca yok. 2007 yılı yapımı olan filmin diğer isimleri; ‘Tokyo Tower: Mom and Me and Sometimes Dad’ ve ‘Tokyo tawa: Okan to boku to, tokidoki, oton’ (2005 yılı yapımı olan Tokyo Tower filmiyle karıştırmayın). Yönetmen Joji Matsuoka ve başrolde de Jo Odagiri var. Birçok başka ödülün yanı sıra 31. Japon Akademi Ödüllerinde ‘en iyi film’ ödülünü kazanmış.
Film esas olarak Masaya’nın yaşamı etrafında gelişiyor. Küçüklüğünde annesiyle birlikte geçirdiği günlerin ardından okul yaşamı ve annesinden ayrı yıllar başlıyor. Sonrasında yine biraraya geliyorlar, ama… Gerisini söylemeyeyim, izleyenler görsün. Tabii bazen babasıyla geçirdiği günleri de görüyoruz, babasının bitirmeden bıraktığı gemi maketi ve başka birçok şeye atıf yapılan anlardaki gibi. Masaya’nın okul yıllarındaki boşvermişliği ve serseriliğinin yanında annenin yaptıkları insanı hüzünlendiriyor. Bütün bunların yanısıra filmi izlemek için başlıca nedenleri sayarsak; annenin ve arkadaşlarının oluşturduğu grup ve eğlenceleri, Masaya’nın arkadaşları ve anneyle olan ilişkileri, babanın film boyunca olan değişimi ve filmin sonunda geldiği nokta ve tabii ki annenin kutusunun içinden çıkanlar. Filmin beni ağlatan kısımları daha çok ikinci yarıda ve sona doğru yaklaşırkenki anlardı, kutunun içinden çıkan şeyleri görmek garip bir duyguydu.
Film bittikten sonra üzerinde biraz düşündüm. Böyle sade konulu bir filmin bu kadar akıcı bir şekilde izlenebiliyor olmasına bir miktar şaşırmıştım. Sonuçta bunun nedeninin filmde yapay bir senaryo yerine gerçek yaşamdan kesitlerin gösteriliyor oluşuyla bağlantılı olduğuna kanaat getirdim. Etkileyici müzikler eşliğinde size zorla empoze edilmeye çalışılan duygular yerine sade bir atmosferde gerçek yaşamdan gerçek duyguları görebilme şansına sahip oluyorsunuz. İşte bu durum nedeniyle, bazı sahnelerde gözlerinizden yaş gelmesine engel olamıyorsunuz. Sabredip sonuna kadar izlerseniz kendinizi tuhaf bir hisle başbaşa bulacaksınız ve bu filmi izledikten sonra annenizi biraz daha fazla seveceksiniz. Güzel filmdir, izleyin.
Merhaba, blogunda okuduktan sonra izledim bu filmi. Beni bu filmden haberdar ettiğin için teşekkür ederim öncelikle :) Göz boyayıcı efektlere gerek kalmadan gerçek yaşamdan kesitleri sunan, gayet duru bir anlatımı olan, bazen gülümseten bazen gözyaşartan keyifli bir filmdi. Ben de meraklısına tavsiye ederim.
Tavsiyemle izlemiş olmana çok memnun oldum :) Ben yazıda daha çok gözyaşı kısmına ağırlık vermiştim ama doğru söylüyorsun gülümseten yerleri de vardı. Sade bir anlatımla gerçek duyguları yakalayabilmesi filmi keyifli hale getiriyor.
Filmin türkçe altyazılı ya da dublajlısını aradım ama bulamadım.Siz nereden izlediniz? Bulduysanız bana da söyler misiniz ? ^^
turkcesı yokmu nasıl ızlıcem fılmı cokda merak etmısdım.s
neden boyle fılmler sıtelere eklenmıyo bırsuru ızlemek ıstedıgım fılm var ama hıcbırının altyazısı yok